Yaz Efsaneleri: Gerçek mi, Efsane mi?
Yaz aylarına dair şu cümleleri duymayan yok gibidir: "Sıcakta çay içmek harareti alır." "Cereyanda kalma, hastalanırsın." "Klimayı çok açma, çarpar." Havaların ısın
Yaz aylarına dair şu cümleleri duymayan yok gibidir:
"Sıcakta çay içmek harareti alır."
"Cereyanda kalma, hastalanırsın."
"Klimayı çok açma, çarpar."
Havaların ısınmasıyla birlikte hastalanmamak, güneşin tadını keyifle ve sağlıklı çıkarmak için sosyal medyadan aile büyüklerimize kadar birçok farklı kesimden tavsiyeler alıyoruz.
Peki bunların ne kadarı bilimsel gerçekleri ifade ediyor? Ne kadarı kulaktan kulağa, hatta nesilden nesle aktarılmış sözlerden ibaret?
Yaz ile ilgili yanlış bilinen doğruları uzmanlara sorduk.
Türkiye'de en çok tüketilen içeceklerden biri çay.
Sıcak havada içilen sıcak çayın "harareti aldığı" söylenir.
Peki yazın çay içmek gerçekten insanı serinletir mi?
İç hastalıkları uzmanı Dr. Mert Bektaş'a göre "Kararında içersek evet."
Bektaş, çayın içindeki antioksidan moleküllerin cilde giden kan miktarını artırdığını ve bunun terlemeye yardımcı olarak vücudun ısısını düşürmeye katkı sağladığını söylüyor.
Yani çay gibi sıcak içecekler terlemeyi ve terin buharlaşma sürecini tetiklediği için vücudun soğumasını sağlıyor.
Klimanın fazla soğuk çalıştırılması, özellikle ortamda uzun süre zaman geçiren kişilerde rahatsızlıklara yol açabiliyor.
Grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonları semptomlarına benzeyen bu durum halk arasında "klima çarpması" olarak adlandırılıyor.
Doktorlar, bu semptomları gösteren hastaları muayene ederken bulaşıcı hastalık olup olmadığına bakıyor.
Bu rahatsızlıklar varsa ancak bulaşıcı hastalık emaresi yoksa hastaya "klima çarpması" tanısı konuyor.
Uzmanlara göre klimadan etkilenen kişiler boyun, bel ve yüz bölgelerinde kas ağrısı yaşayabilir, ancak klimadan enfeksiyon kapma ihtimali düşük.
Mert Bektaş, filtreleri değiştirilmeyen ve düzenli bakımı yapılmayan klimaların bakteri oluşumu ve yayılmasına neden olabileceği uyarısını da yapıyor.
Klima çarpmasının bilinen bir tedavisi yok.
Uzmanlar bu belirtileri gösteren kişilerin serin ve rahat bir yerde dinlenmesini ve klimalı ortamlarda uzun süre vakit geçirmemesini öneriyor.
Aşırı sıcaklarda en sık karşılaşılan rahatsızlıklardan biri de "başa güneş geçmesi".
" Güneş çarpması" veya "sıcak çarpması" olarak da ifade edilen bu durum, özellikle uzun süre direkt olarak güneş ışığının altında zaman geçirildiği zaman görülüyor.
Uzmanlar, vücudun yeterince kendini soğutamadığı durumda yaşanan bu rahatsızlığın gözde kararma, tansiyon düşmesi, uyku hali, mayışma gibi şikayetlere neden olduğunu söylüyor.
Bundan kaçınmanın yoluysa güneşin en tepede olduğu 10-16 saatlerinde direkt olarak gün ışığına olabildiğince az maruz kalmak ve yeterli sıvı tüketimine dikkat etmek.
Belirli bir süre aralıksız soğuk hava akımına maruz kalmak da rahatsızlıklara yol açabiliyor.
Halk arasında "cereyanda kalmak" olarak adlandırılan bu durumun halsizlik ve baş dönmesi gibi semptomların yanı sıra boyun ve sırt tutulmasına yol açtığı söyleniyor.
Peki rüzgarlı bir günde açık kapı ve camların arasında oturmak bir kişiyi hasta edebilir mi?
Uzmanlara göre bu sorunun cevabı hayır. "Cereyanda kalarak" hastalanmak bilimsel olarak mümkün değil.
En yaygın uyarılardan biri de yemek yedikten hemen sonra yüzülmemesi yönünde.
Bunun kramplara neden olabileceği ve kişinin boğulabileceği dahi söyleniyor.
Peki bilim ne diyor?
Mert Bektaş, yemek yendikten sonra vücuttaki kanın bir kısmının sindirim sistemine aktarıldığını, bu süre zarfında zorlayıcı fiziksel faaliyetler yapılmaması gerektiğini söylüyor.
Uzman, özellikle ağır bir öğün yendiyse bunun ardından en az yarım saat yüzülmemesi, hatta duşa bile girilmemesi tavsiyesinde bulunuyor.
Aksi takdirde mide krampları, kas ağrısı, tansiyon düşüklüğü ya da baş dönmesi gibi semptomların görülebileceğini belirtiyor.
Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri İç Hastalıkları Uzmanı Doktor Gülden Yürüyen de şu uyarıyı yapıyor:
"Çok şiddetli kas krampları, bayılma ya da kişinin su içerisinde panik olması gibi durumlara neden olarak boğulma tehlikesi dahi yaratabilir."
Adet döneminde yüzmekle ilgili bazı yanlış kanılar da toplumda yaygın.
Bunların arasında regl iken suya girmenin enfeksiyona yol açacağı, bu dönemde spor yapılmaması gerektiği ya da yüzmenin adeti durdurabileceği gibi bilgiler yer alıyor.
Ancak uzmanlar temiz sularda yüzmek kaydıyla regl dönemi yüzmenin güvenli olduğu görüşünde.
Peki nelere dikkat etmek gerek?
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Op. Dr. İrem Yaman, yüzülecek yerin iyi seçilmesi gerektiğini vurguluyor.
Zira adet kanaması devam ederken vajinal bölge daha hassas olduğu için kirli havuz ve yeterince temiz olmayan denizlerde yüzmek enfeksiyon riskini artırabilir.
Yaman, denize veya havuza girerken ped yerine tampon ya da menstürel kap kullanılmasını tavsiye ediyor:
"Uygun korunma yöntemleriyle denize girilmeli. Sonrasında duş alınmalı, [genital] bölge temizliği sağlanmalı ve tampon kullanıldıysa çıkartılmalıdır."
Doğum uzmanı, enfeksiyonları önlemek için alınacak önlemlerden birinin de yüzdükten sonra mayo değiştirmek olduğunu söylüyor:
"Özellikle vajinanın nemli kaldığı durumlarda mantar enfeksiyonları başta olmak üzere diğer bakteriyel enfeksiyonların da arttığını biliyoruz. Mayonun sadece havluyla kurulanması yeterli değil."
Havuzda yüzme konusunda ise regl iken uzun süre klorlu su içinde kalmanın vajinal bölgedeki doğal flora dengesini bozabileceği ve bölgeyi bir takım enfeksiyonlara açık hale getirebileceği uyarısı yapılıyor.
İrem Yaman, yüzmenin endorfin hormonu salgılanmasını sağladığı için stres ve gerginliği azaltacağını vurguluyor.
Dondurma ve soğuk meşrubat, yaz aylarında boğucu sıcakla mücadelenin olmazsa olmazlarından.
Ancak bunların boğaz enfeksiyonuna yol açabileceği ve kişiyi hasta edebileceği de yaygın kanılar arasında.
Uzmanlara göre makul miktarda dondurma tüketmenin sağlığa ya da boğaza zararı yok.
Çünkü bu enfeksiyonlara yol açan dondurma değil, vücudumuza farklı yollarla giren zararlı mikroorganizmlar.
Ancak doktorlar dondurmanın soğuk zincirde korunmuş olmasının ve son kullanma tarihinin kontrol edilmesinin önemini vurguluyor.
Sıcak havalarda vücut yorgun düşebiliyor.
Bunun sebebi sıcaklık arttıkça vücudumuzun iç ısısını korumak için daha fazla enerji harcamak zorunda kalması ve daha çok terlemesi.
Bu süreç yoğun enerji gerektirdiği için yorgunluk ve halsizliğe neden olabiliyor.
Dr. Gülden Yürüyen, sıcak havada damarların gevşediğini ve bunun tansiyon düşmesi, enerji kaybı ve halsizliğe neden olabileceğini söylüyor.
Uzmanlar aşırı sıcaklarda yorgunluk ve olağandışı uyku hisleriyle mücadele etmek için su içmeyi tavsiye ediyor.
Düzenli sıvı tüketimi, terleme ve iç ısının düşürülmesi konularında yardımcı oluyor.
Bronz ten birçok toplumda sağlık ve güzellik göstergesi kabul ediliyor.
Peki bilim konuyla ilgili bize ne söylüyor?
Bronzlaşma, derinin ultraviyole yani morötesi radyasyona maruz kalmasıyla gerçekleşiyor.
Vücut, bronzlaşarak derinin içinde bulunan DNA'yı ve genetik malzemeyi korumayı amaçlıyor.
Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Deri Hastalıkları Uzmanı Doktor Aliye Sevdem Gülcan, uzun süreli ve korumasız biçimde güneşe maruz kalmanın cilt kanseri riskini artıran en önemli unsur olduğunu söylüyor.
Gülcan, bu riskin açık tenli, çocuklukta güneş yanığı geçirmiş ve ailesinde cilt kanseri geçmişi bulunan bireylerde daha yüksek olduğunu kaydediyor.
Uzman, iyi koruma sağlayan güneş kremi kullanımı, güneş ışınlarının dik açıyla geldiği saatlerde güneş altında kalmaktan kaçınılması ve şapka, gözlük benzeri koruyucu kıyafetler giyilmesi gibi önlemlerin riski azaltacağını belirtiyor.
Ancak güneşe çıkmamak, birinin yanmayacağı anlamına gelmiyor.
Zira morötesi ışınlar kum ve deniz gibi yüzeylerden yansıyarak da vücuda tesir edebiliyor.
Dr. Aliye Sevdem Gülcan, "hava kapalı olsa dahi dışarı çıkarken mutlaka güneş koruyucu krem kullanılmalı" diyor.
Bronzlaşmayla ilgili bir başka rivayet ise belirli bir seviyede bronzlaşmanın güneşe karşı koruma sağladığı yönünde.
Bilim insanlarına göre bu gerçeği yansıtmıyor, çünkü morötesi ışınlar bronzlaşmış deriye de nüfuz edip hücrelerde hasara yol açabiliyor.
Ancak güneşlenmek tamamen sağlığa zararlı değil.
Yeterli koruma sağlayan bir güneş kremi sürerek makul bir süre güneşin altında kalmak vücuttaki D vitamini seviyesini artırıyor ve kişinin ruh halini iyileştirebiliyor.
Yukarıdaki önlem ve tavsiyelerin uygulanmadığı bir senaryoda, güneş yanığı için yaygın başvurulan yöntemlerden biri de güneş yanığı bölgesine yoğurt sürmek.
Deri Hastalıkları Uzmanı Gülcan, bunun bilimsel olarak tavsiye edilmediğini söylüyor.
"Yoğurt gibi süt ürünleri ilk etapta ciltte serinlik hissi yaratsa da mikrop taşıma riski nedeniyle cilt sağlığı açısından uygun değildir ve cilde zarar verebilir."
Peki bütün gününü koruyucu krem sürmeden güneşin altında geçiren biri vücudunda oluşan yanıkları nasıl tedavi edebilir?
Gülcan, hafif yanıklarda, yanık bölgesini rahatlatmak için soğuk kompres uygulanması ve cildi onarıcı kremler sürülmesi, iyileşme sürecini hızlandırmak için bol su içilmesi gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:
"Eğer yanık şiddetliyse, su topladıysa ya da ağrı dayanılmaz boyuttaysa mutlaka bir dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır."
Hava Durumu, Teknoloji, Güneş, Çay, Son Dakika
Son Dakika › Teknoloji › Yaz Efsaneleri: Gerçek mi, Efsane mi? - Son Dakika
Benzer Haberler
Bursa Düğününde Oyun Konsolu Hediyesi
Yapay Zeka Bölümü'ne Yoğun İlgi
SAÜ Beton Kano Takımı Avrupa Şampiyonu
Trump'tan Sabitcoin Düzenlemesi
KAPLAN ADA: Yeni Ateş Destek Aracı Tanıtıldı
Türk Savunma Sanayisinden Elektrikli 4x4 Araç
Yaz Efsaneleri: Gerçek mi, Efsane mi?
Dünya bu görüntüyü konuşuyor! Eşini aldatırken yakalanan CEO, sessizliğini bozdu