Bilim Kafe: Verimli ve Sağlıklı Yaşlılık
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Bilim İletişimi Ofisince koordine edilen ve 81 ilde bilim iletişiminin ilk etkinliği olan "Bilim Kafe" kapsamında İstanbul Üniversitesi (İÜ) Merkez Kütüphanesi
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Bilim İletişimi Ofisince koordine edilen ve 81 ilde bilim iletişiminin ilk etkinliği olan "Bilim Kafe" kapsamında İstanbul Üniversitesi (İÜ) Merkez Kütüphanesi'nde "Verimli ve Sağlıklı Yaşlılık" konusu ele alındı.
Etkinlikte konuşan İÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Karan, yaşlılık konusunun toplum içinde konuşulmasının insanlar tarafından pek sevilmediğini söyledi.
Karan, usulüyle yaşlanmanın, yaşanılan süreyi sağlıklı ve verimli geçirmenin önemine dikkati çekerek, " Yaşlanma, genel olarak hayatın son dönemini oluşturan fizyolojik bir süreçtir. Hangi yaşta başladığı konusunda ise 65 yaş üzerinin yaşlı sayıldığını söyleyen ifadeler var. Bunu Bismarck 1900'ler civarında ortaya koymuştur. O zamanın Prusya'sı, şu anki Almanya emeklilik yaşını 65 olarak belirlemiş ve yaşlanma sınırı olarak kabul etmiştir." ifadelerini kullandı.
Yaşlanmanın, genel olarak insan vücudunda doğma, büyüme ve gelişme sonrasında ortaya çıkan kayıpların başladığı süreç olduğunu anlatan Karan, "Fiziksel olarak zirveye ulaştığımız yaşlar 30-35'li yaşlar diyebiliriz. Zamanla gerilemeye başlıyoruz. Yaş deyince sadece kronolojiye bakmamalıyız. Nüfus kağıdı yaşı artık tek başına bir kriter değil, asıl biyolojik yaşa bakmak lazım." diye konuştu.
Karan, artık yaşlılıkta biyolojinin önemli olduğunu ve kişinin organlarının kaç yaşında olduğuna baktıklarını söyledi.
Tıp dışında yaşa bakıldığında, 18 yaşından küçük bireyin çocuk mahkemesinde, 18 yaşından büyük kişinin ise yetişkin mahkemesinde yargılandığını bir sistemin mevcut olduğunu anlatan Karan, "'Toplumsal yaş' dediğimiz bir durum söz konusu. 'Etik yaş', 'adli yaş', 'dini yaş' gibi birçok yaş çeşidi var. Biz tıp mensupları, biyolojik ve kronolojik yaş üzerinde duruyoruz." dedi.
Karan, "yaş ayrımcılığı" kavramıyla bugün artık çok daha sık karşılaşıldığına vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Yaşlılığı hep olumsuz yönleriyle ortaya çıkarıyoruz, bu da 'yaş ayrımcılığı' dediğimiz durum oluyor. Yaşı, yaşlılığı bir ayrımcılık olarak almamamız lazım. Yaşlı kişi sağlıklı olabilir. Hastanın bir uzvunun ağrıması onun yaşlı olduğu anlamına gelmez. Ağrının yaşla ilişkisi yoktur. Bir yeriniz ağrıyorsa, nefesiniz daralıyorsa, unutkansanız, uyuyamıyorsanız, görmüyor ve işitmiyorsanız bunlar yaşlılığa bağlanamaz. Hastalık belirtilerini yaşlılık olarak kabul edemeyiz. Saydığım her şey birer hastalıktır, her hastalığın da tedavisi yoktur. Bazen tedavi kişinin bünyesiyle alakalıdır. Bireylerin kendilerindeki belirtileri yaşlılığa bağlaması olağan bir durum ama doğru değil. Çevrenin de buna bağlaması doğru değil."
Yaşlı nüfus oranının gittikçe artmasına işaret eden Karan, " Türkiye'deki 65 yaş üzeri yaşlıların oranı yüzde 10,6 olarak görünüyor. Erkekler, kadınlara göre biraz daha az yaşıyorlar. Bu, beklentilerimizin çok üzerinde bir artış. Bu rakam dünya ortalamasında yüzde 10'lar civarında ama gelişmiş ülkelerde yüzde 20'leri geçmiş durumda. Son zamanlarda ülkemizde doğum oranının azalması, yaşlıların oranında çok hızlı artışa sebep olacak." diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi, Mehmet Akif Karan, Yaşlanma, Eğitim, Sağlık, Güncel, Son Dakika
Son Dakika › Güncel › Bilim Kafe: Verimli ve Sağlıklı Yaşlılık - Son Dakika
Benzer Haberler
Gençler Kuşadası'nda Buluştu
Alzheimer'a Erken Teşhis Projesi
SANKO Üniversitesi Hastanesi Onkoloji Ünitesi Açıldı
Nalbantlık Mesleği Zor Ama Güzel
Vali Yardımcısı Tuncer Veda Ziyaretleri Yapıyor
Bursa'da Bağımlılıkla Mücadele Eğitimi Düzenlendi
Keçiören'de Bağımlılıkla Mücadeleye Farkındalık Semineri
Anne-kızın ortak başarısı: Üniversite mezuniyeti